Tarihten günümüze Akantus...
Yaprakları dikenli olması nedeniyle binaları kötülüklerden ve uğursuzluklardan koruması için bolca kullanılan bir bitki.eski Yunan ve Mısır medeniyetlerinde özellikle korint sütun başlıklarında akantüs yapraklarının rölyefleri kullanılmıştır.Günümüzde ise estetik bakımından kendine has bir güzelliği olduğundan,özellikle mobilyacılıkta akantüs yaprağı modeli ağaç oyma ve kabartmaları sıkça kullanılır. Akantus bitkisinin yaprakları ilk olarak Antik Yunan'da kullanılmıştır. Yaprakların kıvrımları bu dönemin yapılarına farklı bir ayrıntı katmıştır.
Akantus motifleri, Roma dönemi yapılarında özellikle sütun başlıklarının vazgeçilmez motifi olmuştur. Öte yandan bizans mimarisinde sütun başlıklarının yanı sıra silme, friz, blento gibi mimari elemanlarda erken hrıstiyan döneminden itibaren her dönemde tercih edilmiştir. gotik mimarisinde olukça fazla kullanılan Akantus, rönesans mimarisinde de önemli rol oynamıştır. Yüzyıllar içinde hiç bir zaman önemini kaybetmeyen bu bitki, günümüzde de birçok yapı ve eserde kullanılarak yüzeyleri detaylandırıp süslemektedir.
Notre Dame
12. yüzyılda inşa edilen ve Fransız mimarisinin en güzide örneği olarak bilinen Notre Dame, ayrıca ilk gotik katedrallerden biridin. Gotik mimarinin hakim özellikleri bu eserde en güzel şekilde bir araya gelmiştir. Resimlerle süslü pencerelerde oymalar ve desenlerle süslenmiş çerçeveler dönemini en güzel yansıtır. En genel ve çarpıcı özellikleri arasında sivri kemerler, kaburgalı ve birbiriyle bağlantılı sivri kemerlerden oluşmuş sivri tonozlr, geniş açıklıklı pencereler, uçan payandalar, sivri kulelerve tonozlardaki süslemeler yer almaktadır.
Santiago de Compostela
Orijinal Roma tarzı olan bu katedralin barok cephesinin önünde, altın bir deniz kabuğu sunağı süsler. Katedralin orijinal Romanesque iç tasarımı korunmuştur. Ancak muhtemelen katerdralin en güzel yeri, geç barok cephenin arkasında bulunan 12. yüzyıl Portico de la Gloria'dır. Barok dönemin tüm aykırılıkları ve ihtişamı yapıtın hir bir bölümünde kendini gösterir. İnsan gövdesi biçiminde sütunlar ve bir heykelin çevrisini saran bitkilerden esinlenerek yapılan süslemeler bu yapıtta geleneksel tablonun yerini alır
Ayasofya
Ayasofya bir 6. yüzyıl Bizans devri eseri olmakla beraber, benzeri olmayan, sonraki devirlerde de taklit edilemeyen Roma mimari geleneğine bağlı bir "Deneme"dir. Dış ve iç görünüşündeki tezat ve iri kubbe, Roma'nın mirasıdır. İç görünüm saray gibi görkemlidir, göz alıcıdır; yapı, dev bir "İmparatorluk" eseridir. Bu görkem Ayasofya'nın iç süslemelerinde ve dekorasyonunda da gözlemlenmektedir ve döneminin ihtişamını en güzel şekilde yansıtmaktadır. mimari süslemelerde İslami dönemin etileri de göz ardı edilmemelidir.
Opera Garnier
Opera Garnier ya da Paris Operası Fransa'da bulunan bir opera binasıdır. Mimar Charles Garnie tarafından Neo-barok tarzda tasarlanmıştır. 19. yüzyılın ikinci yarısına ait en büyük mimari eserlerden ve eklektik mimarinin temsicilerinden biridir. Rönesans mimarisindeki düz çizgilere karşılılık Neo-klasik mimarinin hakim özelliği olan girinti ve çıkıntılar, pencere, duvar ve sütunlardaki süslemelerde gözlenir. Dış cephelerdeki dalgalanmalar ve merdivenler dikkat çekicidir.